top of page
Ara
  • azizerol9

UX nedir, ne değildir?

User Experience nedir? Bu yazımızda hakkında çok konuşulan, çok yazılan User Experience yani Kullanıcı Deneyimi konusuna kendi meşrebimizce değinmeye çalışacağız. Keyifli okumalar.



Literatürde User Experience'ın amacı; hedeflenen kullanıcıların ihtiyaçlarını tam olarak karşılayacak ürünler üretebilmek için kullanıcıyı tasarımcının odağına yerleştirmek olarak tanımlanır. Yani ürünü hayata geçirecek tasarımcının, hedeflenen son kullanıcıdan başka birşey düşünmemesi ve onun ihtiyaçlarının önüne hiçbir şeyin geçmesine izin vermemesi gerekir. User Experience ilmi bunu öğütler.


Şimdi, User Experience'ın ne kadar hayati öneme sahip olduğunu birkaç çarpıcı istatistiklerle açıklayalım.

  • Kullanıcıların Satın Al buttonunu bulana kadar geçirdiği süre dünya ortalamasında 294 saniyedir.

  • Daha önce satınalma işlemi yapmış olan kullanıcıların Satın Al buttonunu bulana kadar geçirdiği süre dünya ortalamasında 209 saniyedir.

  • Kullanıcıların sadece %18'i landing page bulup bilet satın alabiliyorlar.

  • Kullanıcıların %42'si landing page'den öteye gitmiyorlar.

Ne kadar vahim değil mi?


User Experience empati demek mi?

User Experience, bizim aynı zamanda kullanıcılar ile empati kurmamızı öğütler. Ve bunu çok güzel bir örnekle taçlandırır. 404 Sayfa Bulunamadı. Sayfa Bulunamadı hatası elbette kullanıcının ihtiyacını çözemediği kadar kullanıcının siteye/markaya olumsuz hisler beslemesine bile neden olabilir. Yani User Experience'a temelden karşıt olacak bir durum ve hatadır.


Bu örnek User Experience hakkında yazan, çizen, eğitim veren, katkıda bulunan birçok kişi tarafından o kadar çok tekrar edilmiş ve vurgulanmıştır ki; neredeyse sektörde standart haline gelen bir özelliğe dönüşmüştür. Özelleştirilebilen 404 Sayfa Bulunamadı Hatası. Artık web sayfası inşa etme platformu sunan birçok şirket, 404 Sayfa Bulunamadı sayfasını kişiye, kuruma, markaya göre özelleştirilebilmesini sağlamakta. Web sayfası inşa etme platformu sunan şirketlere ayrı bir yazıda değinmemiz gerekir. Fakat, örnek vermek gerekirse Wix (ki şu an okumakta olduğunuz bu site Wix kullanılarak yapılmıştır), Squarespace, Godaddy gibi platformlar 404 sayfanızı özelleştirmenize olanak verir.


Peki bu neden bu kadar önemli? Aslında sorunun cevabı en başta söylediğimiz empati. Kullanıcıyla empati kurmak. 404 sayfasını özelleştirerek aslında kullanıcıya diyoruz ki; 'özür dileriz, herkes hata yapar, senin bu kötü User Experience'ı yaşamanı istemezdik, dilersen bu hatayı bize bildir, çözmek için elimizden geleni yapalım, çünkü senin güzel ve keyifli bir deneyim yaşamanı istiyoruz, ve bunun için sürekli çalışıyor ve kendimizi geliştiriyoruz, yani yegane amacımız seni mutlu etmek'.


Peki bize, 'amacımız seni mutlu etmek' diye seslenen bir marka ile ilgili ne hissederiz? Elbette marka bu seslenişiyle kalbimizi çalmasa bile yaptığı bir hata neticesinde başımıza gelen negatif User Experience'ı nötrler.


Peki bunu nasıl başarmıştır? Bizimle empati kurarak, kendisini bizim yerimize koyarak.

İşte bu yaklaşımı tasarımın odağına koyabilmeliyiz.


User Experience kullanıcının hayatını kolaylaştırmak demek mi?

Teknoloji sayesinde hayatımızdaki bir çok süreç kısalmış ve hatta sıfırlanmış durumda. Örneğin, telefonumuzdaki veya web browser'ımızdaki otomatik doldurma özelliği. Bu özelliğin hayatımızı kolaylaştırdığı, hızlandırdığı doğrudur ama her süreci bu kadar hızlandırıp tırnak içinde 'kolaylaştırmak' nasıl sonuçlanır?


ODTÜ'de yarım bıraktığım Doktora eğitimimde aldığımız bir yazılım dersinde, bizlerden web tabanlı basit bir arayüz yazmamızı istemişlerdi. Bu arayüz birkaç kullanıcı girdisi dahilinde basit hesaplamalar yaparak sonucu ekrana basacaktı. Dersi alan diğer arkadaşlarımla hepimiz kendi meşrebimizce yazdık. Hepimizinki doğru çalışıyor ve milisaniyelerle ifade edilecek bir sürede bu basit hesaplama sonucunu ekrana basabiliyordu. Ben, belki biraz muziplik olsun diye, belki dersi biraz daha renklendirebilmek için (doktorayı neden tamamlayamadığım belli oldu) her hesaplama tuşuna basıldığında bir process bar çalıştırdım. Bu process bar yaklaşık 1 saniyede processin tamamlandığını gösterir nitelikte soldan sağa kayan bir banttan ibaretti. Process bar daha başladığında hesap hazır oluyordu aslında. Çünkü yazılımın yaptığı hesaplama milisaniyeler ölçeğindeydi. Fakat görünüm itibarıyla diğerlerinden daha çok iş yapıyormuş gibi duruyordu. Hocanın daha hoşuna gitmiş olacak ki benden çok daha başarılı kod yazabilen arkadaşlarımdan daha yüksek puan almıştım. Kendilerinden bir kez daha buradan özür dilerim :)


Yani diyeceğimiz o ki; süreci çok hızlandırdığında işin keyfi kaçıyor.


User Experience keyifli deneyim demek mi?

Makinalarla iletişim halinde olduğumuz teknoloji dünyasında hepimizin deneyimlediği ama aslında çok farkında olmadığı ardaşık üç süreç var.

  1. Tetik (bir düğmeye basarak süreci başlatma)

  2. Bekleme süreci (makinanın proses etmesi)

  3. Tepki (son ürün)

Buradaki bekleme sürecine veya tetik aşamasına kullanıcının dahil olmaması kullanıcının süreçten keyif almamasına neden olur. Belki ürün çok iyi çalışıyor ve kullanıcının ihtiyacını tam olarak karşılıyor olabilir. Ama yeterli değildir. Keyifli deneyim olmadan User Experience doğru ve tam olamayacağına göre bu konuya özellikle önem atfedilmesi gerekmekte.


Bir örnek üzerinden konuyu tartışalım. Kahve makinasının önüne gideriz, parayı atarız, kahve seçimini yapacağımız düğmeye basarız, kahve hazırlanır, makine kahveyi verir.

Wending Machine diye tabir edilen otomat kutusuna gideriz, parayı atarız, ürün seçimini yapacağımız düğmeye basarız, otomat kutusunun camekanında robot bir kolun gidip ürünü alışını veya halojen şekilli raflardan kayan ürünümüzü izleriz. Hangisi daha keyifli bir deneyim sunuyor?


Elbette otomat makinası, kahve makinasına kıyasla çok daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunuyor olabilir. Ama hala yeterli değil, çünkü ürünün hazırlanışında kullanıcının hiçbir anlamlı etkileşimi yok.


Kahve makinasının yaşattığı deneyimi şimdi bir de poşet çay ile kıyaslayalım. Poşet çayı karıştırırsın, batırıp çıkarırsın, süzersin, kaşık yardımıyla sıkarsın vs. yaşattığı onlarca deneyim var. Teknolojinin hızlandırdığı, kolaylaştırdığı süreçleri tamamen yok etmeden kullanıcının hayatını kolaylaştırırken onu da sürece dahil etmek User Experience konusunun çok önemli bir parçası.


User Experience çizim, şekil, renk değil mi?

Çok daha ötesi. Bazı oyun üreticileri kullanıcının nereye, ne basınçla bastığından yola çıkarak duygu durumunu anlamaya çalışıyor. Bu veriler doğrultusunda kullanıcı sıkılıyorsa otomatik olarak oyunun zorluğu artırılıyor. Yani çizim, renk, şekil gibi görsel öğelerin çok daha ötesinde kullanıcının ne hissettiğini algılayabilen ve o duygu durumuna uygun deneyimler yaşatabilen holistik bir tasarım süreci.


Ama hala yeterli değil.


Yapışkanlık

Başka bir blog yazısında kesinlikle değineceğimiz Simon Sinek'in yapışkan markalar tabiri var. Nedir bu yapışkan markalar? Nedenini bilmediğimiz bir şekilde o markayı/ürünü tercih etmemiz, tavsiye etmemiz, kullanmamız bir markanın yapışkanlığını ifade ediyor. Kullanıcının mıknatıs gibi bir markaya çekilmesi durumu. Bu yapışkan markaların ya da ürünlerin en önemli ise özelliği içinde insani duygular barındırması. Yani içinde insani duygular, değerler, beklentiler ve genel anlamda pozitif duygular barındıran markalar ve ürünler kullanıcılar tarafından markanın bu özelliğinin çok farkında olmasalar bile tercih ediliyor.


Sonuç

User Experience bütçesinin %10 artırılması sonucu satın alma oranının %80 artış gösterdiği (satın alma oranı genellikle toplam trafiğin %2'si civarındadır) bilgisini bu köşeye bıraktıktan sonra sadede gelelim.


Tasarlanan ürün her ne olursa olsun, ister mobil uygulama, ister porselen bir kupa, kullanıcının kullanırken keyif almasını, güzel vakit geçirmesini, tam olarak ihtiyacını çözmesini, pozitif duygular beslemesini, yani özetle mutlu olmasını hedeflemeliyiz.


Alemin kralı beri gelsin :)

6 görüntüleme0 yorum
bottom of page